Bir rakı yazısıdır...
+18
Bu yazı
alkollü içecekler hakkındadır. 18 yaş altı okuyucular için sakıncalıdır.
Bir rakı yazısıdır, buzlu.
Şaşarım ömründe
bir yudum rakı koklamamış birine...
Rakı herhangi bir
içki değildir. Rakının tarihi,
kökeni pek çok içecek ve yiyecek kadar değerli ancak rakının çok önemli bir
farkı var; adabı! En salaş meyhaneye de gitseniz, evinizin mütevazı masasına da
kondursanız, ala bir restorana da gitseniz rakıyı asla tek başına içmezsiniz.
Yanına ala mezeler de yakışır, balığı da, kebabı da... En şahanesi beyaz
peynirle olanıdır, hele ki yanında kavunu da varsa... Rakı böyledir. Zengini
de, fakiri de severse tam sever rakıyı. Rakı sosyal bir içkidir, sofrası
paylaşılınca daha da güzeldir.
Ben babamdan
öğrendim ufak yudumlarla, ufak bir parça peynirle rakıya eşlik etmeyi... Sohbet
illa derin olacak diye bir kural yok ama her rakı sofrasında memleket bir kere
kurtarılmıştır değil mi!
Adabı öğretme
niyetinde değilim, o kıvama gelmedim henüz ama çabam iyi niyetimden, bu yazıyı
karalama isteğim bu yüzden.
Rakı çeşitli
disiplinlerde tez konusu olabilecek kadar derin bir konu. Kimyası, psikolojisi,
tarihi, kültürü... Benim akademik bir duruşum yok, keyfimden açtım kitapları,
baktım; sevdiğimden...
Rakı, damıtılmış
bir içkidir. Üzümden yapılır. Çok kaba bir tabirle şarabın distile edilmiş hali
desem... Tarihsel aşamalara bakarsak Anadolu’nun hası şaraptır. Rakının kökeni,
bulunuşuna dair kesin bir bilgi yok. Çeşitli dönemlerde, bugünkü rakının tam
karşılığı olmasa da “rakı” diye adlandırabileceğimiz içkiler var. Rakı kelimesinin kökeni Arapça “arak”tan
geldiği ihtimali oldukça mantıklı.
Türkçesi, “ter” demekmiş. Damıtılma işlemininin damla damla, ter gibi
olmasını karşıladığı söyleniyor. Rakının Orta Asya Türkleri’nin kımızıyla hiç
bir alakası yok. Kımız, at sütünün mayalanıp, fermente olmasıyla ortaya çıkan
bir içki.
Rakıyı elde
edebilmemiz için imbik denilen alete ihtiyacımız var. İmbik, damıtılma
işleminin yapılmasını sağlar. Bu alet İ.S 1. Yüzyılda İskenderiye’de yaşamış olan
simyacı Maria tarafından keşfedilmiş. Rakının ilk yapımı ise kaynaklara göre
İS. 9. yüzyılda Sicilya’da olabilir. Tutone
denilen bu içki, üzüm şırasının damıtılarak içine anason eklenmesiyle yapılmış.
Teknik olarak rakı yapmışlar.
Bu araştırmaya aslında Osmanlı dönemindeki
rakı tüketimini merak ettiğim için başlamıştım. Müslümanlıkta içkinin yasak
olduğunu çok iyi biliyoruz fakat buna rağmen bugün, rakı nasıl bu kadar değerli
?! Öncelikle Konstantinopolis meyhaneleri
bu kültürün taşınmasında büyük rol oynuyor. Bizans döneminde elbette
meyhanelerde rakı yok, adı üstünde “mey-hane”. Osmanlı Dönemi meyhanelerinin sayıları
ise şaşırtıcı derecede fazla.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ne göre Müslüman bölgelerinde meyhaneler
bulunmuyor ancak Rum ve Yahudi’lerin yaşadığı bölgelerde meyhane sayısı oldukça
fazla. Meyhanelerin olduğu bölgelerde ise balık pazarlarının olduğu da
belirtiliyor. Bizans’tan Osmanlı’ya, o dönemlerden de bugüne kadar gelen,
sahiplenilmiş bir meyhane kültürü var. Genlerimize yerleşecek kadar köklü.
Rakının gelişine
bakıldığında kesin tarihlerle, kesin bilgi vermek zor gibi. Arak,
rakı adı birbirlerine yakın
dönemlerde karşımıza çıkmasına rağmen özellikle sakız rakısı ve anason
içermeyen, üzüm dışındaki meyvelerden yapılmış fakat “rakı” olarak adlandırılan
içkilerden bahsedilmesi kafa karıştırıcı olabiliyor. Erdil Zat’ın Rakı Kitabı’ında güzel bir çizelge var
(sf .60) Bu zaman çizelgesine göre 14. yüzyılda, 2. Osmanlı Padişahı Orhan Bey
döneminde rakının bilindiği ihtimali var. İkinci kısımda 16. yüzyılda Fuzuli’nin
Beng ü Bade mesnevisinde rakıdan
bahsedildiği belirtiliyor. 17. yüzyılda ise Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde
belirtilen sayısız meyhanelerle birlikte arak-rakı isimli içkilerin olduğu
bilgisi karşımıza çıkıyor.
Rakı, Osmanlı’da
farklı formüllerle, aromalarla meyhanelere giriyor anlayacağınız üzere... Zorlu
yolculuğu çeşitli dönemlerdeki içki yasaklarıyla devam ediyor. Bunlardan ilki
Yavuz Sultan Selim döneminde karşımıza çıkıyor. İlk Osmanlı Halifesi olan
Sultan Selim, halifeliğin getirdiği şeriat kurallarıyla içki içmeyi yasaklıyor.
Fakat kendisinin ara sıra içki içtiği söyleniyor. İçkiye karşı hoşgörüsüz
olmamasının etkisiyle de içki yasağı Gayrimüslimler için kalkıyor. Elbette
toplanacak vergilerin ekonomik getirilerinin de etkisi var. Ardınan Kanuni
Sultan Süleyman da sadece Müslümanlar’ın içki tüketimine yasak getiriyor. Oğlu
Selim tahta çıkıyor, içkiye olan düşkünlüğüne rağmen, serbestlik belli kurallar
altında geliyor. Ardından 1. Ahmet tarafından içki tamamen yasaklanıyor ve tüm
meyhaneler kapatılıyor. 4. Murat da içki içmeye düşkün olduğu söylenen
padişahlardan olmasına rağmen halkın politik olarak örgütlendiği endişesiyle
meyhaneleri ve kahvehaneleri kapattırıyor.
Meyhanelerin
varolmasının Osmanlı için en büyük artısı yüksek vergilerle, iyi bir gelir
kaynağı olmasıydı. İçki üretimi ve satışı Gayrimüslimler tarafından yapılıyordu.
Çoğu zaman Müslümanlar’ın meyhaneye gitmesi yasaklanıyordu. Tanzimat
Fermanı’yla birlikte Osmanlı’nın modernleşmesi içki ve meyhanelere de
yansıdı. Tanzimat öncesinde meyhaneler
3 gruba ayrılıyordu: Gedikli meyhaneler, koltuk meyhaneleri, ayaklı meyhaneler. Gedik, ruhsatı olan meyhanelere
deniyordu. Ruhsat babadan oğula geçiyordu. Meyhanelere uygulanan verginin
yüksek olması, ruhsatsız işletilen “koltuk meyhaneleri”nin açılmasına sebep
oldu. Ayaklı meyhaneler ise,
rakının gizli gizli satıldığı, seyyar satıcılara deniyordu. Hızlıca bir tek yuvarlanır, mezeye,
sohbete gerek duyulmazdı. Özellikle meyhaneye gidemeyen Müslümanlar tercih
edermiş.
Kısa da olsa
değinmek istediğim bir meyhane var, ben yetişemedim; 1980’lerde kapanmış. 1890’da
Rum Barba (Meyhaneci) Kaptan Asteri tarafından açılmış Agora Meyhanesi. Agora,
Kaptan’ın oğlu Stelyo’ya, ondan da torunu Kaptan Hrisyo’ya geçmiş. Agora
Meyhanesi diye seslendirilen, herkesin az çok bildiği, tanıdığı şarkıyı her
ne kadar, bizim Agora Meyhanesi için yazmasalar da aklımıza bir tek o gelir
değil mi?
Burası Agora Meyhanesi
Burada
yaşar aşkların madarası
ve
en şahanesi
***
Burası
Agora Meyhanesi
Bir
tek iyiliğin tüm kötülüklere
Meydan
okuduğu yer
Rakıyı yazarken
biraz da mezelerden bahsetmek lazım. Meze, rakının en önemli eşlikçisi. Küçük
lokmalarda yemek esastır. Rakıyı küçük yudumlarla, yavaştan içerken meze de
ufak lokmalarla eşlik etmeli. Bu yüzden mezeler sofraya küçük tabaklarda gelir.
Mezeler yöreye göre değişir, değişmeli de... Deniz ürünleri rakısız gitmez
bence. Rakı sofrasına da lakerda, çiroz gibi deniz mahsülleri aperatifleri çok iyi gider.
Zeytinyağlılar, ezmeler, otlar, taze meyveler, kuruyemişler, beyaz peynir, tüm
deniz mahsülleri, bazı şarküteri ürünleri, kebaplar... Damak tadı, yemek
alışkanlıkları neyse rakıya meze odur... Bence, yazının başında da belirttiğim
gibi rakıya en güzel peynir-kavun ikilisi gider.
Deniz Gürsoy’un Çilingir Sofralarında Rakı kitabı benim
de faydalandığım, çok değerli bilgiler içeriyor. Atatürk’ün Sofraları bölümünde, Atatürk’ün rakı içerken mezelere el
sürmediğinden bahsediliyor.
Rakısının eşlikçisi tuzlu beyaz leblebiymiş. Aynı kaynağa göre Atatürk, Demitreopula rakısını tercih edermiş. Kitapta güzel hikayeler de
paylaşılıyor.
Rakı, diğer
alkollü içkiler gibi fazla miktarlarda içildiğinde oldukça zararlı oluyor.
Rakıyı adabıyla içmek, zararlarından daha az etkilenmenizi sağlayacaktır. Bu
konuda, yine Deniz Gürsoy’un değerli bilgilerini paylaşmak istiyorum zira bu
bilgiler sağlıklı rakı tüketimi konusunda oldukça aydınlatıcı olabilir: Haftada
toplam olarak kadınlara bir 35’lik, erkeklereyse bir buçuk 35’liğin ruh
sağlığına getireceği faydayla birlikte, fiziksel zararının kabul edilebilir
olacağı belirtiliyor (sf. 83). Sarhoşluk
durumuna gelmeniz karaciğeriniz için oldukça zararlıdır. Karaciğerinizi
korumanız için bir saatte 1 tek rakı içmeniz öneriliyor çünkü karaciğer saatte
2,5 cl alkolü yakabiliyormuş (sf. 84). Rakı içerken dikkat etmeniz gereken şeylerden biri de su
tüketimidir. Gürsoy’un önerisi,
rakının 4,5 misli su içmektir (sf.91).
Rakı sofrası keyiflidir. Dozunda içtiğiniz rakının ruhunuza iyi geldiğini söyleyebilirim. Derdi olana tek doz R vitamini önerilir, bilirsiniz. Sarhoş olmadan, keyif kaçırmadan içiniz. Şerefe!
Alkollü içki tüketebilmeniz için yasal olarak 18 yaşını doldurmanız gerektiğini hatırlatmam gerekir. Ayrıca, lütfen alkollü araç kullanmayın!
Kaynakça:
Deniz Gürsoy Çilingir
Sofrasında Rakı
Erdir Zat Rakı Kitabı
Vefa Zat Biz Rakı İçeriz
Evliya Çelebi Seyahatname
Vikipedi
f/yaşadığın yerde deniz olacak ve balık-salata-rakı
YanıtlaSil