Nevruziye Şerbeti


-->
Kışın bittiği, baharın başladığı gün.  21 Mart. Nevruz, yeni gün demektir.  Anadolu’da, Ortadoğu’da ve Orta Asya’da yüzyıllardır karşılanmaya devam ediliyor... Elbette Nevruz’un tanımı bu kadar basit değil; kutsal bir değer, derin bir kültür. Ancak, şerbetin tadı hala damağımdayken sadece şerbetten bahsetmek istiyorum: Bahsedecek kadar çok bilgim yok aslında, sadece varlığından sözetmek istiyorum, çünkü ilk defa bugün öğrendim, tattım; pek sevgili arkadaşım Emre Gümüşoğlu’nun sayesinde...
Nevruz Bayramı’nda şans, bereket, bolluk getirmesi dileğiyle özenle hazırlanan bu şerbet çeşitli baharatlardan oluşuyor. Tattığınızda bile şifasını hissediyorsunuz. Tattığım şerbet zencefil, karabiber, tarçın, karanfil, kuru incirden hazırlanmıştı (tam içeğini öğrenemedim)... Hepsi kendi başına şifa kaynağı değil mi zaten!?
“Nevruziye” diye araştırma yaptığımda karşıma hep “macun” çıktı.  Osmanlı’da Nevruz gününe özel yapılan bu macun ruha, bedene iyi gelen bitkisel karışımlardan oluşuyormuş. Osmanlı Sarayı’nda bu macun/şerbet hekimler tarafından özenle hazırlanıp padişaha, şehzadelere, valide sultana altın varaklı kaplarla sunulurmuş. Marianna Yerasimos’un “500 Yıllık Osmanlı Mutfağı” adlı kitabındaki reçeteye göre Nevruziye Macunu’nda ak amber, misk, gül suyu, karanfil, tarçın, kakule, zencefil, kişniş gibi pek çok lezzetli malzeme biraraya geliyor. Diğer pek çok kaynak da macun olarak bahsetmiş ancak şerbetin bu macunun sulandırılmasıyla elde edildiğini belirtmiş.
Binlerce yıldır çeşitli coğrafyalarda, çeşitli ritüellerle kutlanan Yeni Gün için standartlaşmış bir reçete bulmak zaten mümkün değil. Her köyün, her evin kendine has özel şerbeti olması mümkün. Benim içtiğim, sanıyorum ki Gümüşoğlu familyasının (aslında bir tarikata özgü bir reçeteymiş) özel formülüydü... Ellerine sağlık.
Yeni Gün’ün şans ve bereket getirmesi dileğiyle... 

Yorumlar

Popüler Yayınlar