Yagmurun ardindan...

Karli, yagmurlu bir yolculugun sonunda ulastik Bodrum'a... Sanirim en keyifli uzun yoldu; mevsimin getirdigi farkliliklar ve yesilin kontrastli hali yolculugu manzara solenine cevirdi. Elbette carpik yapilasmanin orneklerini gordukce icimiz tuhaflasti ama orman manzaralarini kucaklayinca hic birseyimiz kalmadi.

Soguk. Evimiz soguk. Ilk aksam Egeli komsumuzun yaptigi yemeklerle doyurduk karnimizi. En temiz, dogal malzemeleri kullanmaktan yana olmasi, mutluluk verici. Degirmenden aldigi, kepegi ustunde unla yaptigi ekmegi ve pogcayi yedim. 10 saat direksiyon sallayinca "saglikli beslenme" olayina bir aksamlik dogal beslenme arasi verdim.

Burada ailemin alisveris rotalari belli; yakinlardaki ciftliginde yetistirdigi hayvanlarin etini satan komsumuzdan kasap alisverisi; peynircimizden, acik yogurt ve tereyagi, bir de peynir... Sebze pazari Cuma gunu oldugundan, marketten de bir seyler aldik...

Dun gunun buyuk bir kismi yagmurluydu. Hem de ne yagmur! Ama bereketiyle yagdi... Toprak sifalandi. Giydim lastik cizmelerimi, kulagimda muzik sahile dogru yurudum; yagmurun altinda... Denize soktum ayaklarimi, cizmelerimi cikarmadan... Cap cup cup yurudum, hoplarmis gibi yaptim. Azicik fotograf cektim, telefonla...

Televizyon izleyemiyoruz. Butun aksami teknolojiden uzak gecirdik. Sikildim, corba yaptim. Booool soganli, sarimsakli mercimek corbasi... Hafif, tatli, yumusak tadiyla bu aksama sakliyorum.

Sabah yorgan, battaniye karisimin altinda buzusmus, uyurken babam uyandirdi; kalk, somineyi yaktim. Kosa kosa indim asagiya... Sominenin sicakligiyla uyandim. Cayi demledim, mis gibi bir kahvaltiyla basladik gune.

Bodrum'dan selamlar :)