Çileklerin tadı nerede?

Çilek pek çoğumuzun bayıla bayıla yediği, kokusu hayalimizde kalmış bir meyve.  Her yıl mevsimini heyecanla karşılarken, karşıma çıkan kokusuz, lezzetsiz çileklere maruz kalmaktan ötürü o kadar mutsuz ve kızgınım ki...
Neden bu çilekleri alıyoruz? Bu çilekleri aldıktan sonra neden satıcıya, üreticiye şikayetlerimizi iletmiyoruz? Neden deli paralara satın aldığımız, ne idiği belli olmayan ürünlere boyun eğiyoruz? Ülkenin ve hatta dünyanın tarım politikaları sadece çiftçiyi ilgilendirmiyor. Çiftçinin ürettiğini günün sonunda ben yiyorum, sen yiyorsun, çoluk çocuk yiyor. Bu hepimizin sorunu!
Çileği bu kadar sevmemizin sebebi belki de antik zamanlardan beri yabani formda olsa da tadı, lezzeti ve ulaşılabilirliğinin zorluğunun genlerimize kaydolmuş olmasıdır...
Avrupa, binlerce yıl güçlü aromalı, karanfil ve üzüm rayihalarını hissettiren yabani bir tür çilek yedi. Talep çok, verim düşük olduğundan inanılmaz kıymetliydi. İngiltere ve Fransa krallarını kimi zaman ödül olarak çilek veriyormuş. 1895’te Fransa’dan gelen bizim Osmanlı çileği olarak bildiğimiz tür de aslında bu çilek.
Amerika’nın keşfinden sonra Güney ve Kuzey Amerika’da yetişen iki büyük tür Avrupa’ya ulaştı. 1780’lerin başında, bu iki tür Fransız botanik bahçelerinde yetiştirilmeye başladı ve şans eseri bugün yediğimiz tüm çilek türlerinin atası olan melez iki tür ortaya çıkmış oldu.
Botanikçi Thomas Andrew Knight daha büyük, daha verimli, daha sulu ve daha tatlı bir çilek türü için çalışmalar yapsa da sonuçta tat konusunda başarısız bir çileğe ulaştı. Ancak ilerleyen dönemlerde Knight’ın çalışmalarından ilham alan Michael Keens, 1820’lerde daha büyük ama daha tatlı, sulu ve verimli bir çilek türünü ortaya çıkardı.
20 yıl öncesine kadar üretilmiş yeni melez ırklar var. Hepsinin amacı kolay ve hızlı toplanması için daha büyük, hastalıklara karşı dayanıklı ve verimli olması. Ancak çoğu tür bu süreçte lezzetini kaybetti. Bugün pazarlarda kimi zaman tatlı çileklere denk gelebiliyoruz ama yabani ataları gibi damakta kompleks tat yoğunluğu bırakan bir çileğe ulaşmak kolay değil.
Gözümü kapatıp, tadını alabileceğim, damağımı mutlu edebileceğim bir çilek arıyorum. Çok mu? Kilosunu 9 lira civarına aldığım çileği, yarısını israf ettim. (Çöpe atmadım, salyangozlara verdim.) Sadece param değil, bu niteliksiz ürün için harcanan enerji de israf oldu. Kimyasal gübresiyle, ilacıyla kirlenen toprağı da, suyu da israf oldu. Çifçinin emeği de...

-->
Afiyet olmasını umuyorum...

Yorumlar

Popüler Yayınlar